top of page

YARATILIŞIN MÜKEMMEL ÖYKÜSÜ:SİLMARİLLİON

OvidianCan

Updated: Mar 23, 2024

Bu yazımızda sizlerle beraber Tolkien'in Silmarillion romanını inceleyeceğiz. Ama öncesinde sizlere Tolkien'in kim olduğunu anlatayım



TOLKİEN’İN YAŞAM YOLCULUĞU                                                                                                                                                                           İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika’nın Bloemfontein şehrinde 1892 tarihinde doğdu. Tolkien’in babası bir banka müdürüydü. Birmigham’lı olan bu aile yeni bir hayat kurmak için Güney Afrika’ya yerleşmişti. Fakat iklim şartlarının zorlukları kısa zamanda annesi ve küçük kardeşiyle birlikte İngiltere’ye döndüler. Aile bir süre sonra babanın dönmesiyle beraber eski günlerine kavuşacaklarını hayal ederken, babanın ölüm haberi geldi. Bunun üzerine annesi çocuklarını alıp küçük bir köy olan Sarehole’a yerleşti. Bu köy Tolkien’de derin etkiler bırakacak ve çok kısa bir süresini burada geçirmesine rağmen Orta Dünya kurgusu içerisinde yarattığı Hobbit diyarı Shire ile defalarca bu köyü ziyaret etmiştir. Ayrıca Tolkien’i etkileyen diğer yerler ise; köy yakınındaki Moseley Bataklığı, kardeşi ile gittiği Cole Bank Road Değirmeni ve sürekli kendilerini kovalayan değirmenci’nin oğluna taktıkları ‘’Beyaz Org’’ Tolkien üzerinde derin izler bırakmıştır.

 

Tolkien,Birmigham’daki King Edward’s Okulu’na başlamasıyla aile bir kez daha taşındı. Tolkien bu okula başladıktan birkaç yıl sonra annesini kaybetti.  Bunun üzerine çocukarı teyzesi’nin yanına taşındılar ve bir pederin gözetimine verildiler. Tolkien’in dillere olan merakı King Edward’s Okulu’nda iken başladı ve bu dönemde Orta Dünya kurgusu içinde önemli bir konumunda bulunan Elfçe’nin temellerini attı.

 

Tolkien’in hayatını değiştiren bir olay oldu ve hayattaki tek aşkı olan Edith ile tanıştı. Fakat Peder bu iki gencin görüşmesini yasakladı. 1911 yılında Tolkien klasik diller eğitimi almak için Exeter Koleji’ne gitti ve 21 yaşını doldurduğunda Edith’i buldu. Bunun üzerine iki genç aşık 1916’da evlendiler.

 

1914’te 1. Dünya Harbi patlak verdiğinde Oxford Üniversitesi’nde son sınıftaydı ve ertesi yıl İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı birincilikle bitirip teğmen olarak orduya katıldı. 1916’da Fransa’ya gemiyle gitmeden önce yukarıda da bahsettiğim üzere çocukluk aşkı olan Edith ile evlendi ve dört çocuk sahibi oldu. En yakın üç arkadaşından ikisinin öldüğü Somme Savaşı’na katıldı. Yılın sonlarına doğru hastalandı ve İngiltere’ye geri gönderildi.

 

Savaşın kanlı perdesinin kapanmasının ardından Oxford’da Anglo-Sakson Profesörlüğü yaparak çalışmalarını bir akademisyen olarak sürdürdü. 1925-45 Anglo-Sakson,1945-59 arası İngiliz Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Zamanla dünyanın en önemli dilbilimcilerinden biri haline geldi. Ana ilgisi İngiltere’nin  Orta Batı topraklarının yazın ve dilbilgisi geleneği üzerineydi. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi(1945-55) üçlemesini  üniversitede öğrenciyken yazmaya başlamıştı. Bu şaheser üzerinde çalışırken çocuklar için yazdığı Hobbit(1937), üçlemeye giriş niteliğinde bir kitaptır ki eserin ulaştığı başarı Tolkien’i bile şaşırtacaktı.

 

Emekliye ayrılıp Edith ile birlikte Bournemouth’a yerleşti, ama karısının 1971’deki ölümünün ardından Oxford’a döndü. Daha sonra Tolkien geçirdiği bir rahatsızlık sonucu maalesef aramızdan 1973 senesinde ayrılmak zorunda kaldı. Yarım kalmış eserleri, notları ve defterleri oğlu Christopher Tolkien tarafından yayıma hazırlanarak tekrardan basıldı. Tolkien yazıp yayımladığı ve yarım kalan ve tekrardan yazılıp yayımlana eserleri; Beowulf(1936),Hobbit(1937),Çiftçi Ham(1949),Yüzüklerin Efendisi(1955),Tom Bombadil’in Maceraları(1962),Silmarillion(1977),Hurin’in Çocukları(2007),Sigurd ve Gudrun Efsanesi(2009),Beren ve Luthien(2019)

 

 

-Ainulindale (Ainur’un Müziği)

Silmarillion’un ilk bölümü olan Ainulindale, Dünyanın yani Arda’nın yaratılışını anlatıyor. “Orta-Dünya” dediğimiz yerin aslında Arda’nın bir kıtası olduğunu belirtmemde fayda var. Eru Iluvatar yani yaratıcı tanrının önce melekler ırkı olarak tanımlayabileceğimiz Ainur’u yaratmasıyla başlıyoruz. Bu meleklerle önce “Ea” yani evren yaratılıyor, daha sonra sıra Arda’ya geliyor. Melek dediğime bakmayın Ainur ırkı aslında tanrılar olarak da görülebilir fakat Tolkien’in bunları melek olarak hayal ettiği âşikar.

Bu bölümde Arda yaratılırken olan olayları okuyoruz ve henüz Elfler, insanlar yok. Eru Iluvatar, “çocukları” Elfler ve İnsanların yaşabilecekleri bir diyarın yaratılması için Ainur’u görevlendiriyor. Arda’da Ainur’un ikiye ayrıldığını öğreniyoruz: Valar (büyük ve güçlü melekler) ve Maiar (onlara yardımcı olan melekler) olarak. Çok kadim zamanları ve Valar arasında asileşen, karanlık bir kişiliğe sahip olan Melkor’u görüyoruz. Binlerce yıl boyunca tüm diyara kök söktürecek, sayısız trajedi yaşatacak, Sauron’un da efendisi olan bu Vala, ilk kez burada karşımıza çıkıyor. Örneğin Arda’da kış mevsiminin olmasının nedeni kendisidir. Ainur’un başındaki melek Manwe’nin çağırısyla Arda üzerindeki ilk savaş Melkor’a karşı veriliyor ve ardından bir sonraki bölüme geçiyoruz.

 

 

 

-Valaquenta (Valar’ın Hikayesi)

Ansiklopediye benzettiğim kısımlardan birisi de bu kısımdır. Burada Valar, Maiar ve “düşman” olan mitolojik karakterleri öğreniyoruz. Tolkien sırasıyla, Ainulindale’de gördüğümüz görmediğimiz, hikayelerde karşımıza çıkacak, Arda’da yaşayan Ainur’ları anlatıyor.  Valar ve Maiar kavramları üzerinde biraz daha duruyoruz. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit’de önemli bir konumda olan Gandalf ile de bu zamanda tanışıyoruz. Kendisi Maiar’ın en bilge kişisi olarak tanıtılıyor. Ardından yine tanıdık bir isim göreceksiniz: Yüzüklerin Efendisi Sauron’dan da burada bahsediliyor. Balrog’lar ile beraber, Melkor’dan yana olan Maiar da kendisidir.

Benim  bu kısımda en çok sevdiğim isimler Varda ve Ulmo’dur. Tolkien’in elflerini sevdiğim için olsa gerek. Manwe’nin hanımı Varda, Elflerin en çok el üstünde tuttuğu Vala’dır. Melkor’un en çok korktuğu Vala odur, çünkü ışığın tüm gücüne sahiptir. Işıkla ilgili bir melek olsa da, aynı zamanda yıldızları yaratan kişi olduğu için aklıma hep geceyi getirir. Ulmo’da denizin ve suyun efendisidir ki, diğer Valar’ın gerek ders olsun, gerek ceza olsun, Elf’lere yardım etmediği zamanda bile yardımlarına koşar. Tuor’un Gondolin’i bulmasına yardımcı olur.

Anlayacağımız üzere Yüzük Kardeşliği’nde, Gandalf ve Balrog’un karşılaşması neredeyse dünyanın yaratılışından beri devam eden bir savaşın parçası. Aragorn ve Kardeşliğin kalanına gidin demesinin nedeni de bu. Silmarillion’u okuduktan sonra Peter Jackson’ın çektiği dövüş sahnesini izlerken duygulanmaya başladım, çünkü zaten epik olan bir dövüşün sahne arkasını öğrendiğiniz zaman Tolkien’in yarattığı evrenin derinliğini görüyorsunuz.

 

-Quenta Silmarillion (Silmariller’in Tarihi)

Geldik kitabın adını aldığı yere. Kitabın en uzun bölümü olmakla beraber Arda’nın Birinci Çağının öncesini, kendisini ve biraz da sonrasını kapsar. En çok bilinen Luthien ve Beren’in hikayesiyle, Hurin’in Çocukları aynı zamanda Quenta Silmarillion’un içinde yer alır. Elflerin uyanışına kadar Melkor’un yaptığı kötülükler anlatılır.

Peki Silmaril nedir? Elflerin en yetenekli zanaatkarı Feanor, Arda’ya güneş olan İki Ağacın ışığını bu mücevherlerde yakalar. Varda tarafından kutsanan bu mücevherlere dokunan kötü varlıklar yanacaklardır. Melkor, Silmarilleri kıskandığından dolayı Feanor’un evi olan Noldor’un arasına nifak tohumları eker. Zamanla Silmarilleri ele geçirip, Feanor’un babasını öldüren Melkor, o günden sonra Morgoth olarak anılmaya başlar ve Melkor adı bir daha bu diyarda kullanılmaz.

Quenta Silmarillion’da Noldor Evinin, Feanor ve oğullarının, diğer Elf kabilelerinin, kadim zamanlardaki kahramanların öyküleri var. Güç Yüzüğü gibi, ele geçiren dünyayı yönetmiyor fakat akla hayale sığmayan bu mücevherler için yapılmış savaşları okurken inanamayacaksınız. Elflerin bile kendi aralarında savaşmasına neden olan Silmariller, Arda’nın eski günlerde kalan eşşiz güzelliğini temsil ettiğinden aslında bir semboldür. Çok üstünkörü geçtim konuyu, çünkü söylediğim gibi kitabın çoğunluğu burayı oluşturuyor ve bir o kadar çok isim, hikaye geçiyor ki bazen okuyucuyu bile “N’oluyor? Neredeyim ben?” deyip bir afallatır. Çok fazla Elfçe isim göreceksiniz, çünkü Yüzüklerin Efendisi nasıl Hobbit ve İnsanlara ait bir macerayı anlatıyorsa da, Silmarillion da Elflere ait  bir efsaneler bütünüdir. Ayrıca Silmarillion’un bir “Elf kitabı” olduğunu da unutmamak gerek.

 

-Akallabeth (Numenor’un Düşüşü)

Quenta Silmarillion’da Arda’nın İlk Çağı kapanıyor, artık Elflerin vakti geçiyor ve yavaş yavaş İnsanlar’ın zamanı geliyor. Yüzüklerin Efendisi’ni okurken Aragorn’un soyundan geldiği Elendil ve oğlu Isildur’un vatanı olan Numenor’un ne olduğunu merak ediyorsanız, sorularınızı yanıtlayacak bölüm de burasıdır.

Numenor aslında bir “Atlantis” hikayesi. Bilinen Orta-Dünya coğrafyasına, Valar’ın öfkesi sonucu bu bölümün ortalarında ulaşıyoruz. Morgoth’un yokluğunda kötülük rolünü üstlenen Sauron’un ilk icraatı Numenor’u Eru Iluvatar’ın yolundan çıkarmak olduğunu görüyoruz. Morgoth’a tapılan kültler zamanla tüm Numenor adasını ele geçirince, Elendil ve onu takip edenler Valar’a bağlı kalıp Orta-Dünya’ya gidiyor.

Türkiye’de de yayınlanan Bitmemiş Öyküler (Unfinished Tales) kitabını okumadan önce Akallabeth’i okumanızı tavsiye ediyorum. Orada Numenor’da olan olayları daha iyi anlamanıza yardımcı olur.

 

-Güç Yüzüklerine ve Üçüncü Çağ’a Dair

Bu bölüm, Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi’nin odak noktası Tek Yüzüğün ve onun kontrol ettiği on dokuz diğer güç yüzüğünün nasıl yaratıldığını, nasıl yozlaştığını anlatan bölüm burasıdır. Celebrimbor, yüzüklerin yapımında kandırılmıştı. Kendisi Feanor’un torunu olmakla beraber, ondan sonraki en yetenekli zanaatkar olarak da biliniyordu.

Sauron’un düşüşünün ardından Angmar’ın Cadı Kralı’nın Arnor’u yıkışından, Gondor nasıl kralsız kaldığına dair bilgileri veren bölüm de burasıdır. Hobbit filmine eklenen Dol Guldur hakkındaki bilgileri de öğreniyoruz. Silmarillion’un belki de Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi’ni okuduktan/izledikten sonra sorularınıza en çok cevap veren kısmındasınız. Ne kadar aydınlatılmamış nokta varsa, hepsinden burada bahsediyor. Yüzüklerin Efendisi bir roman olduğu için, her şeyi tarihsel bir nicelikle vermiyor, Silmarillion’un güzel kısımlarından birisi de size her şeyi doğrudan anlatmasıdır. Silmarillion’u okuduktan sonra Ayrıkvadi’deki toplantıda bir Hobbit gibi değil, bir Elf Bey’i gibi katılıyorsunuz, çünkü yakın geçmişin, uzak geçmişin, artık hepsinin bilincindesinizdir.

 

Bence hiç vakit kaybetmeyin, Tolkien’in en büyük eseri olan Silmarillion’u edinin, okuyun. Kitabı detaylıca konuşmaya başladığım zaman saatlerce susmadığım oluyor. İçinde herkes için bir bölüm var dediğim gibi, tarih okumayı seven de, roman okumayı seven de istediği tadı Silmarillion’da bulabilir.

 

 

 

                                      

Can Doğar    

65 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page